SU DAMLASI
Konuk Yazarımız Nizamettin Kılıçaslan'ın Su Damlası Konulu Makalesi;
Su kullanırken tasarruflu davranmalı mıyız, yoksa eski alışkanlıklarımızı mı devam ettirmeliyiz? Bu soruların doğru cevabını bulmak için hafızamızı güncellemek yerinde olacaktır. Şimdi dünyadaki su kaynakları hakkında bildiklerimizi hatırlayalım.
Dünya Genelinde toplam su hacmi 1,4 milyar km3’ tür. Dünyadaki tatlı su kaynakları ise toplam su hacminin yaklaşık %2,5’ini oluşturmaktadır. Bu miktarın %68,7’si (24 milyon km3’ü) buz ve kar olarak dağlık bölgelerde , %31’i ise (8 milyon km3) yeraltı suyu olarak bulunmaktadır .% 0,3 ‘ü ise tatlı yüzey sularından oluşmaktadır. Görüldüğü üzere kullanılabilecek tatlı su kaynakları oldukça kısıtlıdır. Kaldı ki tüm ülkelerin tatlı su rezervleri de eşit ve dengeli değildir. Paris iklim antlaşmasının amacı dünyanın sıcaklığının daha da artmasını önlemektir. Paris Anlaşması'nın uzun vadeli sıcaklık hedefi, küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerden 2 °C (3,6 °F) artış seviyesi ile sınırlı tutmaktır ve hatta 1,5 °C olmasına çaba harcanmasıdır. Çünkü sıcaklık artışını 2 °C yerine 1,5 ile sınırlamak iklim değişikliğinin risklerini ve etkilerini önemli ölçüde azaltacaktır. Türkiye’nin de taraf olduğu bu anlaşma ile Dünya ekstrem olaylardan korunacaktır. Sıcaklıklardaki çok küçük artışlar şiddetli fırtınalar, aşırı sıcaklar, aşırı ani yağışlar, şiddetli ve uzun kuraklıklar gibi klimatik olaylara neden olmaktadır. Paris İklim anlaşması kuraklığın gelecekte dünyanın en önemli sorunu olduğunu net olarak ortaya koymuştur.
DSİ verilerine göre Türkiye’de yıllık ortalama yağış yaklaşık 574 mm olup, yılda ortalama 450 milyar m3 suya tekabül etmektedir. Günümüz tüketilebilecek yerüstü suyu potansiyeli yılda ortalama toplam 94 milyar m3’tür, 18 milyar m3 olarak belirlenen yeraltı suyu potansiyeli ile birlikte ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yılda ortalama toplam 112 milyar m3 olup, 57 milyar m3’ü kullanılmaktadır. Toplam su kaynaklarımızın yarısına yakınını kullanmaktayız.
Ülkemizdeki kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı ise 1.346 m3 civarındadır. 2030 yılında nüfusun 100 milyona ulaşması tahminine göre, 1.000 m3 civarında olacağı öngörülmektedir. Bu durumda su fakiri ülkeler sınıfına gireceğimiz aşikâr olacaktır.
Akdeniz havzasında yer alan ülkemizde yaz kuraklığı yaşandığı için su kaynaklarımız yeterince beslenemez. Bu duruma şiddetli buharlaşma yolu ile su kaybı eklenince rezervlerin daha da hızlı kaybedildiğini söyleyebiliriz. Ülkemizdeki yıllık yağış miktarının yaklaşık yarısı buharlaşma yolu ile kaybedilmektedir. Sivas’taki Pusat Barajı suyunun 60 metre, Serpincik Barajı suyunun ise 30 metre çekilmesiyle suyun altında kalan evler, cami ve mezarların ortaya çıkması buharlaşmanın etkisini göstermektedir. Ayrıca Van Gölü suyunun 2 km çekilmesiyle yüzyıllık balıkçı iskelesini ortaya çıkartması ülkemizin küresel iklim değişiminden ne kadar etkilendiğine bir başka örnek olmuştur. O zaman yaz yağışlarının olmadığı ülkemizde hidrolojik kaynaklarımızı korumak için buharlaşmanın azaltılması önemli tedbirlerinden birisi olarak değerlendirilmelidir.
Bütün bu koşullar dikkate alındığında bizi bekleyen su problemlerini yaşamamak için yeniden su verimliliği çalışması yapılmalı mevcut olan tedbirlere dünyada uygulanan yeni tedbirler eklenmelidir. Dünyadaki uygulamalara bir göz atacak olursak oldukça basit uygulanabilir yöntemlerin de olduğunu görebiliriz.
Göletlerdeki buharlaşmayı önlemek için su yüzeyinin polisitren (köpük) toplarla örtülerek buharlaşma %35 oranında azaltılabilir. Bu yöntem ABD ‘deki göletlerde uygulanmış oldukça yarar sağladığı görülmüştür. Ayrıca maliyeti ise oldukça düşüktür. Ayrıca barajlardaki fazla suların salınması yerine sondajlar ile yeraltı su depoları olan akiferlere gönderilip kurak dönemlerde tekrar bu sulardan faydalanmak oldukça kazançlı olacaktır. Akiferlerde depolanan yeraltı suları Konya Ovasında uygulanırsa ovadaki obruk oluşumlarının da önüne geçilecek olup çiftçilerin tarım arazisi kaybı önlenecektir.
Her türlü binaların çatılarından drene edilen (toplanan) yağmur ve kar suları kanalizasyon sisteminden ayrılarak depolanmalı ve tekrar kullanılmalıdır. İsrail, Yeni Zelanda, Sri Lanka, Birleşik Krallık, Güney Afrika, Çin, Arjantin, Brezilya gibi bazı ülkeler bu sistemi kullanmakta yağmur sularını depolamaktadırlar.
Bu sular içme suyu dışında tarımda hayvancılıkta arıtma işlemi görmeden de kullanılıp ucuz maliyetlerle kullanma suyu kaynaklarına dâhil edilerek kaynak artırımı yapılabilir. Sadece İstanbul’da 2021 Ocak ayı verilerine göre 1 milyon 313 bin 220 tene mesken olup yıllık 1320 mm yağış aldığı düşünülürse toplanacak suyun hiç de azımsanmayacak miktarlarda olduğu anlaşılacaktır. Ayrıca geri dönüştürülen bu sular sayesinde yoğun yağışlar sonucunda şehirdeki sel felaketlerinin de önüne geçilecektir. Can ve mal kayıpları da ortadan kalkacak, ekonomik kayıpların da önüne geçilecektir.
Bütün bu koşullar dikkate alındığında bizi bekleyen su problemlerini yaşamamak için su verimliliği çalışması güncellenmeli mevcut olan tedbirlere dünyada uygulanan yeni tedbirler eklenmelidir. Küresel iklim değişimi ve kuraklığın zararları da minimum seviyelere indirilmiş olacaktır.