KALABALIĞIN DOĞRULARI
Doğası gereği bütün canlılar sürü psikolojisi ile hareket ederler.
Ortaya atılan herhangi bir tezin doğruluğunu öğrenmeden savunmak , daha cazip gelir.
Azınlıkta kalma korkusu yüzünden , o tezi kabul etmek daha kolaydır. Birçoğumuz görüşümüze etrafımızdaki insanların değer verdiği kadar değer veriyoruz.
Ne kadar değer görüyorsak o kadar varız.
Kalabalık varlığımızı onaylamadığı sürece, biz bile varlığımızdan bihaber yaşarız.
Antik Roma da gladyatörlerin yaşaması seyircinin oyları ile belirleniyordu. Çoğunluk yaşasın derse gladyatör yaşıyordu.
Ancak çoğunluk ölmesini istiyorsa ölüyordu.
Biz de bunca zamana rağmen değişmemiş içgüdülerimizle çoğunluğun kabul ettiği tezi doğru kabul ederiz.
Biliriz ki azınlıkta kalırsak öleceğiz. (!)
Peki çoğunlukta bulunan bu canlılar ne kadar gelişmiş?
Varlığımızı sadece içinde bulunduğumuz et parçasına göre yorumlayan, bu kasap zihniyetli kalabalık ne kadar gelişmiş?
Uğruna kendimizi daha değersiz gördüğümüz bu insanlar, onlara verdiğimiz değeri hak etmiyor.
Asıl değer vermemiz gereken yegane varlık kendimizden başkası değil.
Onların oluşturduğu olguya katılmamız gerekmiyor.
Düşüncemizin farklı olmasından ötürü onların oluşturdukları sürüden, dışlanmamız gerekiyorsa bunda hiçbir sakınca yok.
Kokuşmuş zihniyetli bir kalabalıktan ziyade benliğimizle yalnız kalmamız daha yararlıdır. İçimizdeki gerçek ben bireyine ancak kalabalıktan soyutlandığımızda ulaşırız.
O bireyin düşünceleri daha önemli.